Hücredeki Akıl


Bu durumda şunu kabul etmek gerekir ki, midedeki ya da kulaktaki herhangi bir hücre insandan kat kat daha bilgili olduğu ve bu bilgiyi en doğru ve en kusursuz şekilde değerlendirebildiği için insandan çok daha akıllıdır.

Peki bu aklın kaynağı nedir? Nasıl olur da insan vücudundaki 100 trilyon hücrenin herbiri ayrı ayrı böylesine inanılmaz bir akla, bilgiye ve beceriye sahip olabilir? Bunlar sonuçta atomlardan oluşmuş ve bilinci olmayan yapılardır. Önümüze tüm elementlerin atomlarını alıp farklı biçimlerde ve sayılarda birbirlerine bağlayarak milyonlarca farklı molekül oluştursak, yine de akıl elde edemeyiz. Bu moleküllerin büyük, küçük, basit ya da karmaşık olması da birşey değiştirmez. Sonuçta, bilinçli olarak bir işi organize edip başaracak bir zihin asla ortaya çıkmaz.

O zaman nasıl oluyor da, belli sayıdaki akılsız ve bilinçsiz atomun belli şekillerde dizilmesinden meydana gelen  DNA molekülü ve onunla uyumlu olarak çalışan enzimler bilinçli birçok işler yapıp, hücredeki sayısız karmaşık ve farklı işlemleri kusursuz ve mükemmel olarak organize edebiliyorlar? Bunun cevabı çok basittir; akıl, bu moleküllerde ya da bunları içinde barındıran hücrede değil, bu molekülleri bu işleri yapacak şekilde programlanmış olarak var edenin Kendisi'ndedir. Kısaca akıl eserde değil, o eseri yaratanda bulunur.


Bir gün kağıt üzerinde "hiçbir şey tesadüfen oluşamaz" yazısını görseniz bu yazının mürekkebin dökülmesi ile oluştuğunu düşünmezsiniz. Akıl sahibi her insan bu yazıyı yazan birinin olduğunu düşünecektir. Evrimcilerin DNA'daki bilginin oluşumu ile ilgili iddiaları ise, bu yazının tesadüfen oluştuğunu iddia etmekle kıyas dahi edilemeyecek kadar büyük bir mantık bozukluğudur.
En gelişmiş bilgisayar bile, onu en ince ayrıntısına dek dizayn eden, tasarlayan, onu çalıştıracak programları yazıp ona yükleyen ve kullanan bir akıl ve zekanın ürünüdür. Aynı şekilde, hücre de, içindeki DNA ve RNA'lar da, bu hücrelerden oluşan insan da, kendilerini ve yaptıkları işleri yaratanın eserinden başka birşey değildirler. Eser ne kadar mükemmel, kusursuz ve etkileyici olursa olsun, akıl her zaman o eserin sahibindedir.

Masanızın üzerindeki deftere yazılmış tek bir anlamlı cümle dahi görseniz, bunun yazarının kim olduğunu merak edersiniz. Defter ile kalemin veya mürekkebin tesadüfen bir araya gelerek, rüzgarın etkisiyle bu cümleyi yazdığını kesinlikle düşünmezsiniz. DNA'da ise milyarlarca bilgi söz konusudur ve bu bilgilerin her biri bir insan için son derece hayati öneme sahiptir.

Peki aynı soruyu neden hücre için sormuyoruz? Defterinizdeki veya bilgisayarınızdaki bilgiler birileri tarafından oraya yazılmış ise, bunlardan çok daha üstün ve ileri bir teknolojiye sahip olan DNA, kim tarafından en mükemmel şekilde yaratılıp, kendisi de ayrı bir mucize olan minicik hücrenin içine özenle yerleştirilmiştir? Hem de binlerce yıl öncesinden günümüze kadar hiçbir özelliğini kaybetmeden. Bu satırları okumanız, görmeniz, nefes almanız, düşünmeniz, kısaca var olmanız ve varlığınızı sürdürmeniz için her an görev başında olan bu hücrelerin kim tarafından ve niçin yapıldığını sormaktan daha önemli ne olabilir sizin için?

Hayatta en çok merak etmeniz gereken, bu sorunun cevabı değil midir sizce? Gökyüzüne baktığınızda gördüğünüz Güneş'ten vücudunuzdaki DNA'larınıza kadar herşeyde muhteşem bir yaratılış, plan ve düzen vardır. Bunların herhangi birini tesadüflerin eseri saymak ise, kesinlikle kabul edilemez ve ciddiye alınamaz bir iddiadır.